2012’lilerden Gelecek Büyük Ders: Gerçek Büyüme Bilinçle Olur
Kimi insanlar yaş aldıkça hem iç dünyalarında hem de hayata bakışlarında olgunlaşır, gelişir, derinleşir. Kimileri ise yalnızca yılları biriktirir; takvim yapraklarını eksiltir, bedenen yaşlanır ama ruhen ve zihnen yerinde sayar. Aynı sığlıkta, aynı yüzeysellikte kalmaya devam eder. Galiba bugünün ve yarının dünyasında insanları birbirinden ayıracak en keskin ve kaçınılmaz fark da tam olarak bu olacak: yılları bilinçle, farkındalıkla, cesaretle ve kendini tanıma gayretiyle anlamlandıranlarla, yılların yalnızca sayı olarak geçip gitmesine göz yumanlar arasındaki uçurum. Üstelik bu uçurum her geçen yıl biraz daha derinleşecek, biraz daha belirginleşecek ve kimsenin kaçamayacağı bir hakikat halini alacak.
2012 doğumlu çocuklar öyle bir kendilik bilinciyle, öyle bir özgüven ve içtenlikle büyüyorlar ki... Sırf yaş almış olmakla büyüdüğünü zanneden, ama aslında kalbi ve zihni yerinde sayan, iç dünyasına hiç dönüp bakmamış, kendini sorgulamamış, yalnızca başkalarının onayıyla yolunu çizmeye çalışmış insanlara birer ders, birer uyarı olacaklar. Çünkü onlar, büyümenin ve gerçek anlamda insan olmanın ne yalnızca yaştan, ne unvandan, ne başkalarının alkışından, ne de tek başına bir diplomadan doğduğunu gösterecekler. Elbette eğitim ve diploma değerlidir; ama asıl güç, insanın bilincinin derinliğinde, cesaretinde ve içtenliğinde gizlidir. 2012’liler bunu davranışlarıyla, sorularıyla, seçimleriyle kanıtlayacaklar. Ve bu; pek çok insana dokunacak, pek çoğunu rahatsız edecek. Belki de erteleyip durdukları o büyük iç hesaplaşmaya zorlayacak.
Bugün bazı insanlar otuzunda, kırkında, hatta ellisinde hâlâ ''Beni neden sevmiyorlar, neden beni anlamıyorlar, ben gerçekten ne istiyorum, hangi mesleği seçmeliyim?'' gibi sorularla kendilerini oyalıyor. İçten içe tuhaf oyunlarla avunuyor. Oysa 2012’liler çok daha erken bir yaşta şunu soruyor: ''Ben kendimi gerçekten seviyor muyum? Kendime sadık kalabiliyor muyum? Ne olmak istiyorum? Nasıl bir hayat kurmak istiyorum? Eğitimime hangi yönde devam etmeliyim?'' Ve bu soruların yanıtlarını buldukça çevrelerine büyük bir dersi hatırlatıyorlar: Gerçek büyüme, yalnızca yaşla ve unvanla olmaz; bilinçle, cesaretle, içtenlikle ve elbette eğitimle olur. Ama eğitim, bilince ve erdeme eşlik ettiğinde anlamlıdır.
Neden 2012’liler?
Onlar artık ergenliğe adım atıyorlar. 2025 yılında 2012 doğumlular 13 yaşında; yani sorgulamaya ve kimlik arayışına başladıkları kritik bir eşiğe geldiler. Kendi seslerini bulmaya, çocukluktan gençliğe geçmeye başladıkları dönemdeler. 2012 doğumlular, Z kuşağının sonu ile Alfa kuşağının başlangıcı sınırını temsil ederler. Eski neslin değerleriyle yeni çağın farkındalıklarını birleştiren bir nesildirler. Dijital çağın içine doğdular; teknolojiyle, sosyal medyayla ve bilgiye sınırsız erişimle büyüdüler. Bu yüzden sorgulama yetenekleri, cesaretleri ve özgünlükleri önceki kuşaklara göre çok daha belirgindir. 2012, sayısal olarak da bir dönüm yılıdır; bu çocuklar yeni bir çağın eşiğinde doğmuş, eski kalıplardan hızla sıyrılmaya hazır bir kuşaktır.