Demirtaş:
Türkiye’nin İlk Çim Kayağı Tesisinin Ardındaki Köy
Bursa'nın kuzeyindeki
Osmangazi'ye bağlı Demirtaş Mahallesi, sıradan bir yerleşim yeri gibi görünse
de, tarihsel kimliği bugünün coğrafi sınırlarının çok ötesine uzanır. Zamanla
farklı halkların, inançların ve mekân kullanımlarının kesiştiği bir alan
olarak, Demirtaş çok katmanlı bir geçmişin izlerini taşır. Adının kökeninden
yerleşim tarihine, demografik yapısından mimarisine dek incelendiğinde,
Demirtaş hem mikro ölçekte bir Anadolu tarihidir hem de modernleşme ve göç
politikalarının küçük bir örneklemidir.
Yerleşim geçmişi
bakımından bölge, Neolitik Çağ’dan beri insan faaliyetlerine sahne olmuştur.
Bugünkü Demirtaş’ın 2,5 kilometre güneyinde yer alan Demirtaş Höyüğü’nde
yapılan kazılar, bölgenin M.Ö. 2500’lere kadar uzanan bir geçmişe sahip
olduğunu göstermektedir. Bu veriler, Demirtaş’ın herhangi bir kırsal
yerleşimden çok daha fazlası olduğunu; tarih öncesi çağlardan bugüne kadar
kesintisiz bir insan varlığına ev sahipliği yaptığını ortaya koyar.
Osmanlı dönemine
gelindiğinde ise köy, 16. yüzyıldan itibaren tahrir defterlerinde Demirtaş
adıyla kaydedilmeye başlanır. Adın menşeî konusunda farklı görüşler bulunsa da,
halk arasında en çok kabul gören anlatı, ismin Osmanlı'nın Rumeli fetihlerinde
görev alan Demirtaş Paşa ile ilişkilendirilmesidir. Ancak bu bağ, tarihsel
belgelerle net biçimde doğrulanmamaktadır. Etimolojik açıdan
değerlendirildiğinde ise demir ve taş sözcüklerinin birleşimiyle oluşturulan bu
isim, yerleşim adı olarak Anadolu’da sıkça rastlanan bir Türkçe yapı formudur.
Yer adı ile kişi adı arasındaki olası ilişki, Osmanlı’nın iskân politikalarıyla
desteklenmiş olabilir. 19. yüzyılın sonuna kadar Demirtaş, ağırlıklı olarak Rum
Ortodoks nüfusun yaşadığı bir köydür. 1915 nüfus kayıtlarında köydeki nüfusun
tamamının Rumlardan oluştuğu belgelenmiştir.
***
1923 Lozan Antlaşması’yla
uygulamaya konan nüfus mübadelesi, Demirtaş’ın demografik yapısını köklü
şekilde değiştirmiştir. Drama, Langaza, Selanik ve çevresinden gelen Müslüman
mübadiller, terk edilen Rum evlerine yerleştirilmiştir. Bu göç, fiziksel bir
nüfus değişimiyle birlikte kültürel bir yeni inşayı da beraberinde getirmiştir.
Ardından 1970’lerden itibaren Bulgaristan’dan gelen Türk kökenli göçmenlerin
yerleşimi, Demirtaş’ın üzerine bir katman daha eklemiştir. Yugoslavya’dan gelen
Bektaşi Arnavutlar da bu demografik çeşitliliğin bir başka boyutunu oluşturur.
Cumhuriyet sonrası idari
değişikliklerle birlikte Demirtaş, 1955’te belediye statüsü kazanmış, 2012’de
ise mahalle statüsüne dönüştürülerek Osmangazi ilçesine bağlanmıştır. Bu
dönüşüm sosyo-kültürel bir yeniden tanımlamayı da beraberinde getirmiştir.
Kırsal kimlik, kentsel sınırlar içinde yeni bir kimliğe dönüşme sürecine
girmiştir.
Demirtaş’taki ikinci
büyük dönüşüm alanı ise 1970’li yıllardan itibaren kırsal kimliğin teknik
altyapıyla buluştuğu Demirtaş Barajı çevresidir. 1977 ile 1983 yılları arasında
sulama amacıyla inşa edilen bu baraj, yalnızca tarım verimliliğini artırmakla kalmamış,
bölgenin doğal ve sosyo-ekonomik yapısını da etkilemiştir. Ballık ve Keten
dereleriyle beslenen baraj gölü, hem doğal güzellikleri hem de çevresindeki
ormanlık yapısıyla dikkat çeker. Bu alan, kırsal üretimin merkezinde yer
alırken aynı zamanda kamusal bir dinlenme ve eğlence alanı haline gelmiştir.
1987 yılında, Demirtaş
Barajı çevresinde Türkiye’nin ilk çim kayağı tesisleri kurulmuştur. Bu
tesisler, 1991 yılında Almanya, İsviçre ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerin
katıldığı Çim Kayağı Dünya Şampiyonası’na ev sahipliği yaparak Demirtaş’ı
uluslararası bir spor etkinliğinin parçası haline getirmiştir. İki ayrı pistten
oluşan tesislerde, uzun pist 535 metre, kısa pist ise 392 metre uzunluğundadır.
Eğimi ve zemin yapısıyla dünya standartlarında kabul edilen bu pistler,
yıllarca atıl kaldıktan sonra yeniden canlandırılmıştır.
https://fotograf.bursa.com.tr/demirtas-cim-kayagi/demirtas-cim-kayagi-ve-su-kayagi-tesisleri/
Bursa Büyükşehir
Belediyesi’nin çalışmalarıyla son yıllarda modern bir mesire alanına
dönüştürülen bu bölge, kayak, yürüyüş, dinlenme, çocuk oyunları, tubing
pistleri gibi çok yönlü kamusal kullanımlara da olanak sağlamaktadır. Böylece
baraj çevresi, hem üretim hem de sosyal yaşamın entegre edildiği bir alan
haline gelmiştir.
Bugün Demirtaş’a
bakıldığında, bir yanda erken Tunç Çağı’na ait höyük kalıntıları, bir yanda
Bizans mimarisi taşıyan bir cami, öte yanda uluslararası çim kayağı
yarışmalarına ev sahipliği yapmış pistler aynı coğrafyada yer almaktadır. Bu
çok katmanlılık, Demirtaş’ın bir köy olmaktan çok, geçmişle bugün arasındaki
geçişleri taşıyan bir tarihsel örneklem olduğunu göstermektedir.
Demirtaş’ın bir diğer
önemli topoğrafyası Kırantepe Çamlık Parkı'dır; spor ve yürüyüş
alanları, çocuk oyun sahaları ve ışıklandırma sistemleriyle kırsal bir yamaçtan
kamusal bir yaşam alanına dönüştürülmüştür. Bu süreç, Demirtaş’ın doğayla
kurduğu ilişkinin pasif tüketimden aktif yaşama evrildiğini gösterir.
Kırantepe, aynı zamanda mahalle sakinlerinin gündelik sosyalleşme alanına
dönüşerek, yerel kimliğin yeni bir bileşeni olmuştur.
Demirtaş’ın Pamuklutepe
bölgesi, bu dönüşümün öteki yüzünü temsil eder. Selvi Yolu Caddesi çevresinde
konumlanan ve özellikle tarımsal arazileriyle bilinen bu alan, kentsel yayılma
baskısı altındaki kırsal alanların temsilidir. Arazi yollarında biriken su,
altyapı eksiklikleri ve doğal dokunun korunmasıyla ilgili müdahaleler,
Pamuklutepe’nin kentselleşemeyen doğasını görünür kılar. Fen İşleri’nin bu
bölgedeki düzenlemeleri, yerelin kendi coğrafyasıyla kurduğu ilişkinin yeniden
tanımlanma sürecine işaret eder. Demirtaş, geçmişiyle çatışmayan bir bugünü
kurmaya çalışan yerleşimlerin nadir örneklerinden biridir.