Michel Foucault etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Michel Foucault etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Eylül 2025 Çarşamba

Piyon’dan Saraylara: İktidarın Kapalı Dünyalar İnşası

III. olarak Somerset’e ayak basmam asla mümkün değildi. Binlerce insan Heist’ın sınırları içinde sıkışıp kalmışken, Somerset aynı genişlikteydi fakat yalnızca Hartlara hizmet ediyordu. İçeri girmek için ya orada çalışıyor olmak ya da bir aileden davet almak gerekiyordu. Girişlerde nöbet tutan silahlı bekçiler de bu kuralı tavizsiz uyguluyordu.

Bu pasaj Piyon adlı eserde yer alsa da, gerçekte iktidarların tarih boyunca sergilediği tipik bir eğilimin edebî ifadesi olarak okunabilir. Gücü elinde bulunduran otoriteler, belirli bir süre sonra kendi iktidar alanlarının bir yönetim merkezi olduğunun ispatı için sembolik bir “dünya” kurmaya yönelirler. Bu “dünya” saraylar, kaleler ya da yüksek duvarlarla çevrili kentler aracılığıyla inşa edilir. Böylelikle iktidar, kendisini sıradan halktan hem mekânsal hem de toplumsal düzeyde ayırır.

Somerset’in kapılarında nöbet tutan bekçilerin işlevi, tarihsel bağlamda saray muhafızlarının işleviyle benzerlik gösterir. Antik Roma’daki Praetorian (Komutanın Muhafız Birliği) muhafızlardan Osmanlı’daki Enderun teşkilatına kadar pek çok örnekte, iktidar mekânlarına giriş özel bir davet, kan bağı ya da sadakat ilişkisiyle mümkün olmuştur. Bu durum, iktidarın kendisini dışarıdan gelecek tehditlere karşı koruma refleksinin ötesinde, toplum ile iktidar arasındaki mesafenin de kurumsallaşmasına yol açar.

Somerset örneği, iktidarların zaman içinde kamusal alanı daraltarak kendilerine ait bir özel alanı büyütmeleri sürecine işaret eder. Hannah Arendt’in kamusal ve özel alan ayrımı ya da Michel Foucault’nun iktidarın mekânsallığına dair çözümlemeleriyle birlikte düşünüldüğünde, bu tür kapalı dünyalar idari merkezler ve iktidarın sürekliliğini sağlayan sembolik yapılar olarak anlam kazanır. Sarayların veya Somerset’in kapıları dışarıya kapandığında, içerideki mekân bir iktidar gösterisine; dışarıdaki dar alanlar ise sıradan halkın sıkıştığı, gözetim altında tutulduğu bölgelere dönüşür.

Kara Kentin Kahkahası

Ah Tanrım, ne solgun diye mırıldanırdı papaz acı çekiyor gibi görünen şu kadının kahkahası Çoktan yanıp kül olmuş kara kentin iti kopuğu...