Stendhal'ın Julien Sorel'i: Yükselme Tutkusunun Bedeli
Julien Sorel, Kızıl ve Kara’nın merkezinde yer alan, dönemin toplumsal yapısının ve bireysel hırsın yarattığı içsel çatışmaların bir yansımasıdır. Onun psikolojisi, yalnız bireysel bir yükselme arzusunun sonucu olarak görülemez, ait olduğu sınıfın getirdiği aşağılanmışlık duygusu ve toplumun kapalı kapılar ardında kurduğu ikiyüzlü düzenin bir ürünüdür. Julien, yoksul bir marangozun oğludur. Fakat doğduğu yerin ona sunduklarını ve ona biçtiği kimliği kabul etmez. Marangozluğun, taşranın, yoksulluğun sınırları ona dar gelir.
Julien’in psikolojisini belirleyen temel unsur, bu sınıf sıkışmışlığıdır. Napolyon’un başarılarını okudukça kendi küçüklüğünden utanan bir ruh, içinde büyüyen bir öfke ve yükselme arzusu taşır. Julien’in sorunu, yükselme arzusunu gerçekleştirmek için seçtiği yolların kirli oluşudur. Toplumsal merdivenleri ancak sahtekârlıkla, maskelerle ve hesaplarla tırmanabileceğini görür ve bunu kabullenir. Kendi iç dünyasıyla bu maskeler arasında gidip gelir. Gerçekten dürüst olmak, gerçekten sevmek ister; ama yükselme hırsı, onu içtenliğin uzağına iter.
Julien’in yükselme tutkusu, onu hem güçlü hem trajik kılar. Onun hikâyesi, bir bireyin hırslarının hikâyesi olduğu kadar, toplumun kapalı düzeninin ve çıkar ilişkilerinin insan ruhunu nasıl bozduğunun da hikâyesidir. Julien ne aşağıda kalabilir, ne gerçekten yükselebilir. Her iki dünyanın arasında sıkışan bir ruhtur. Hem hayran olunan hem küçümsenen bir figüre dönüşür.
Julien çoğu zaman kendi hatalarının farkındadır. Ama o hataları yapmaya mecbur hisseder. İçinde büyüyen var olma, yükselme isteği, onuru ve vicdanı arasında sürekli bir savaş yaratır. Ve bu savaş Julien’i tüketir.
*****
Not: Julien’i anlayabilmek için insan psikolojisine dair makaleler okudum; çünkü onu yalnızca eylemleriyle değerlendirmek yanıltıcı olabilirdi. Başlangıçta Julien bana ikiyüzlü ve çıkarcı bir karakter gibi görünmüştü. Ancak zamanla, onun davranışlarının arkasında yatan karmaşık iç dünyayı, çatışmalarını ve çaresizliklerini görmeye başladım. Julien, toplumun dayattığı sınıf ayrımlarının, ikiyüzlü ahlak anlayışının ve yükselme hırsının biçimlendirdiği bir figür aslında. Onun bu ikiyüzlü ve fırsatçı yönlerinin ardında, içinde bulunduğu toplumun baskıları ve kendi varoluş mücadelesi var.
Kızıl ve Kara, Stendhal’ın kendi yaşamının, ideallerinin ve hayal kırıklıklarının da bir yansıması. Stendhal’ın Napolyon ordusunda geçirdiği yıllar, devrim ve restorasyon döneminde şahit olduğu çelişkiler, Julien’in dünyasında kendine yer bulur. Julien’in ikilemleri, yükselme arzusu ile içindeki samimiyet arasında sıkışıp kalması, Stendhal’ın yaşadığı çağa ve kendi iç çatışmalarının bir yansımasıdır. Bu nedenle Julien’i anlamaya çalışırken, aslında Stendhal’ın ruhunun izlerini sürmüş oldum.
Bir başka kitapta görüşmek dileğiyle...