20 Temmuz 2025 Pazar

Yunan Filmi: Bir Hallig’de Varoluşun Gelgitleri

 

metin, giyim, poster, insan yüzü içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

Yunan Filmi: Bir Hallig’de Varoluşun Gelgitleri

Yönetmen: Ameer Fakher Eldin
Başrol: Georges Khabbaz (Munir), Hanna Schygulla, Ali Süleyman, Sibel Kekilli

Almanya’da sürgünde yaşayan bir Suriyeli yazar olan Munir, hem kişisel hem de entelektüel bir tükenmişlik içindedir. Annesi demans hastasıdır, kız kardeşiyle ve annesiyle yalnızca internet üzerinden görüşebilir, yazma üretkenliğini yitirdiği için de giderek içine kapanır. İntihar etmek amacıyla Kuzey Denizi’nde sularla çevrili bir adaya gider. Görünüşte bir ada olan bu yer, teknik olarak bir Hallig’tir; yani gelgitler tarafından sürekli biçimlenen bir kara parçasıdır. Langeneß, Almanya’nın kuzeyindeki Hallig’lerden biridir. Sık sık sular altında kalan, izole, geçici bir kara parçasıdır. Tıpkı Munir’in kendi iç dünyası gibi: bir var, bir yok. Adada, yaşlı bir dul kadın, huysuz oğlu ve birkaç sakinle karşılaşır. Ancak Munir’in zihnini asıl meşgul eden şey, çocukluğunda annesinden dinlediği bir çoban ve karısının hikâyesidir. O hikâye, Munir’in belleğinde yeniden yazılırken, çobanın sessizliği, kadının sevgisi ve doğayla mücadeleleri onun kendi metaforuna dönüşür.

Yanında taşıdığı silahla karanlık bir kararın eşiğindeyken, adanın suların yükselmesiyle sınanan doğası, yabancı insanların içten misafirperverliği ve geçmişin yarı masalsı yankıları Munir’de yeni bir soruyu filizlendirir: Yok olmayı mı istiyorum, yoksa hikâyenin sonunda görünür olmayı mı?"

Hallig Langeneß

Yönetmen Ameer Fakher Eldin, filmin çekimlerini gerçek bir Hallig olan Langeneß’te gerçekleştirmiş. Bu yer, gelgitlerle sular altında kalır, sonra yeniden ortaya çıkar. Tam da bu döngü, Munir’in psikolojisiyle örtüşür. Fırtına yaklaşırken evlerin etrafını çevreleyen su, Munir’in içindeki karanlığın somut bir temsiline dönüşür. Ancak film, klasik bir doğa karşısında insan anlatısından çok daha fazlasıdır: burada doğa, yok edici değildir, dönüştürücüdür.

Replikler ve İç Diyalog

Munir’in zihninde canlandırdığı çoban hikâyesinde geçen şu söz, hem filmin hem de karakterin içsel çöküşünü simgeler: ''Konuşamıyordu, ne burnu, ne kulağı ne de dili vardı...'' Söz söyleyemez, duyamaz... ama Çoban yine de hikayesini anlatır. Munir’in üretemeyen bir yazar olarak hikâyeye duyduğu saplantı, onun anlatamadığı her şeyi bu hayali figüre yüklemesiyle anlam kazanır. Çobanın sessizliği, aslında yazarın anlatamadıklarının bedensel bir karşılığıdır. Ne söyleyebilir ne duyabilir; yine de hikâyenin en güçlü simgesidir.

Georges Khabbaz’ın Munir karakterindeki performansı, kelimelerden çok bakışlarla, sessizlikle ve yürüyüşleriyle akar. Hanna Schygulla’nın canlandırdığı hancı kadın ise hem sert hem de kırılgan yapısıyla bu yalnız adamın ruhuna görünmez bir el uzatır. Ali Süleyman’ın canlandırdığı çoban figürü ise sahnede neredeyse yoktur fakat zihinsel varlığı bütün filme yayılır.

***

Kuzey Denizi kıyılarında yer alan Halligler, Almanya’nın Schleswig-Holstein bölgesine özgü, eşine az rastlanır kıyı formasyonlarıdır. Jeomorfolojik açıdan bu alanlar, denizle kara arasında bir eşik mekânı temsil eder. Halligler, klasik adalardan farklı olarak çevresi setlerle korunmayan, alçak rakımlı, zaman zaman sular altında kalan toprak parçalarıdır. Gelgit döngüsüne açık olduklarından, yıl boyunca çeşitli dönemlerde deniz tarafından yutulup ardından yeniden açığa çıkarlar. Bu ritmik kayboluş ve yeniden belirme, fiziki bir süreçtir ama  insan yaşamı ve varoluşsal algı açısından da simgesel bir anlam taşır.

Halliglerin oluşumu, Buzul Çağı sonrası dönemde deniz seviyesinin yükselmesiyle başlar. Kuzey Almanya kıyılarında gelişen bataklık alanlar ve alüvyon düzlükler, gelgit hareketlerinin sürekli aşındırmasıyla zamanla parçalanmış ve yalnızca nispeten yüksek kalan bölgeler ayakta kalabilmiştir. Bu noktalar, günümüzde Hallig adı verilen küçük kara parçaları olarak tanımlanır. Ancak bu alanlarda sürekli yaşamak, doğayla bir tür ortak yaşam anlaşması gerektirir. Bu nedenle insanlar, bu arazilerde ''warft'' adı verilen yapay höyükler inşa etmiş ve evlerini bu yükseltilerin üzerine kurmuştur. Böylece gelgitler geldiğinde suya teslim olan alanlar, insanların yaşam merkezlerine dokunmadan geçip gider.

Bu doğa-insan ilişkisi, Ameer Fakher Eldin’in 2025 yapımı Yunan filminde, sinemasal bir temele dönüştürülür. Film, Langeneß Hallig’inde geçer. Mekânı başlı başına bir anlatı unsuru olarak işler. Yönetmen, karakterin içsel dalgalanmalarını Hallig’in jeolojik ve meteorolojik karakteristiğiyle paralel ilerletir. Filmdeki en çarpıcı sahnelerden biri, Langeneß’in sular altında kalmaya başladığı, denizin yavaş yavaş toprağı ele geçirdiği anlardır. Bu sahne, gerçek zamanlı çekimlerle filme dahil edilmiştir. Yönetmen, çekim döneminde yaşanan doğal gelgit olaylarını bekleyerek, doğanın kendi hareketini belgelemeyi tercih etmiştir. Böylece kurmaca ile gerçeklik arasındaki sınır, Hallig’in kendine özgü coğrafyasında sinemasal olarak hayat bulur.

Hallig, sularla kuşatılmışlığı, zamanla silinip yeniden belirmesi, korunaksızlığı ve yalnızlığıyla Yunan’ın ana karakteri Munir’in ruh hâlini yansıtan bir eşlikçiye dönüşür. Munir’in ölümle yaşam arasındaki kararsızlığı, Hallig’in sularla olan gelgitli ilişkisiyle örtüşür. Her ikisi de ne tamamen batar ne de tam anlamıyla kurtulur. Hallig coğrafyası sinema gibi anlatı sanatlarında varoluşsal bir metafor olarak işlev görür. Yunan filmi bu bağlamda Hallig’i, bir yüzeyden çok bir duygu, bir geçiş, bir içsel manzara olarak işler. Bu manzara, su yükselirken kameraya alınan gerçek bir fırtınayla, hem toprağın hem ruhun sarsılışına tanıklık eder.

***

Filmin adı olan Yunan, doğrudan anlatı mekânıyla ilişkili olmayan, ancak tematik düzlemde derin bir simgesellik taşıyan bir tercihtir. Yunan adı, filmde yitirilmiş düşünsel üretkenliği, suskunluğu ve belleğin dağılmasıyla şekillenen bir zihinsel çöküşü temsil eder. Başkarakterin yazma tıkanıklığı, annesinin hafıza sorunu ve çobanın sessizliği gibi unsurlar, anlatının merkezine yerleşen bu sembolik boşlukla örtüşür. 

Hava fotoğrafçılığı, havadan, anten, dış mekan, haliç içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

 

Yunan, beni Langeneß Hallig’ine götürdü; suların çevrelediği, zamanla biçimlenen, doğayla var olan bir yer. Bu toprakların ritmiyle birlikte akan bir anlatının içinde, Munir’in var oluş mücadelesi, geçmişin izleri ve anlatılmayı bekleyen bir çoban hikâyesinin sesiydi. Karakterin derinliği, yazma isteğiyle taşıdığı yük ve karşısına çıkan yabancı insanların sıcaklığıyla birleştiğinde, bu filmde hem anlatılacak bir insan hem de nefes kesici bir mekân buldum. Yazmak, bu iki derinliğe aynı anda dokunmaktı. 

 




 

 

 

Atlar gemi azıya aldı

Atlar gemi azıya aldı  deyimi, bir kişinin ya da olayın kontrol edilemez hâle geldiğini ifade eder. Gem , ata yön vermek için ağzına takılan...