Misi: Zamanın Kalbinde Bir Köy
Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı Misi Köyü, yaklaşık üç bin yıllık geçmişiyle Bursa'nın tarihsel bir anıtıdır ve derin bir kültürel birikimin de taşıyıcısıdır. Uludağ’ın eteklerine yaslanmış, Nilüfer Çayı’nın kıyısına kurulmuş bu köy, zamana direnerek bugüne kadar ulaşan nadir yerleşimlerden biridir. Antik çağda Mysia olarak bilinen bu topraklar, milattan sonra 2. yüzyılda Hristiyan keşiş Alex ve onun takipçilerine kucak açmıştır. İncil’in hakiki yorumunu arayan bu grup, köyün çevresinde inzivaya çekilmiş; hatta rivayete göre, İznik Konsili’nden sonra İncil’in bir nüshasını burada, manastır çevresine gömmüşlerdir.
Roma ve Bizans dönemlerinde de canlılığını koruyan köy, Nilüfer Çayı üzerindeki taş köprüsü sayesinde yüzyıllar boyunca batı ile doğu arasında uzanan ticaret yollarının uğrak noktası olmuştur. Osmanlı dönemine gelindiğinde, Misi artık çok kültürlü bir köy hâline gelmiştir. Türk ve Rum halkı burada yan yana, aynı güneşi ve havayı paylaşarak yaşamış ve geçinmiştir. İpek böcekçiliği, bağcılık, şarap üretimi yapılmıştır. Bunlar Misi halkının yaşamının geçim kaynaklarıdır. Misket üzümü ve asma yaprağıyla anılan köy, adeta adını üretimiyle tarihe yazdırmıştır.
İlk kez gittiğimde, köyün ortasından geçip giden Nilüfer Çayı beni büyülemişti. Sanki kararlı bir şekilde köyün kalbini dere taşıyordu. O zamanlar su daha gür akıyordu. Şimdilerde ise dağların bağrından kopup gelen su, sanki yorulmuş gibi ağır akıyor; içindeki sabrı biraz eksilmiş hissi uyandırıyor. Su, beni hep etkileyen bir varlık olmuştur. Bazen ona uzun uzun bakarım, hiçbir şey düşünmek istemem. Bazen de hayaller kurarım, çok uzaklara giden hayallerdir bunlar. Ama en çok da, suya bakarken hayatın o anki güzelliğini keşfederim. Keşfedebilmek… bu tek başına bile bir lütuftur.
Dün yine Misi’deydik. Bizi dikkatle izleyen yaşlı bir köylü kadınla göz göze geldik. Biraz sonra yanımıza geldi, birkaç kelime ettik. Hayat üzerine, gündelik şeyler hakkında konuştuk; çok büyük anlamlar taşıyan cümleler olmamasına rağmen içtenlik vardı, duruluk vardı. Sohbetin sonunda bize gülümseyerek ''Yine beklerim köyüme,'' dedi. Sıradan ama içimde yer eden bir andı bu. Her şeyin hızla geçip gittiği bir çağda, böyle basit bir hoşluk bile insanın içinde yer buluyor. Misi, bana hep böyle şeyler hissettiriyor: Büyük olmayan ama hiç eksilmesini istemediğim hatıralara bağlılık.
1989 yılında kentsel sit alanı ilan edilmesiyle birlikte Misi, geçmişin hatıralarına, bugününe ve geleceğine sahip çıkmaya başlamış. Restore edilen evler, yeniden canlandırılan sokaklar, bugün ziyaretçilerine tarihin içinden yürüyormuş hissi uyandırıyor. Misi İpek Evi gibi projeler, unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarını insanlarla yeniden buluşturuyor.
Köyün üst kısmında yer alan ve halk tarafından kutsal kabul edilen Kavacık Sultan Yatırı da Misi’nin manevi yönünü yansıtan önemli bir mihenk noktasıdır.
Günümüzde Misi, doğa yürüyüşleri, sanat etkinlikleri, gastronomi festivalleri ve kültürel buluşmalarla yeniden hayat bulmuştur. Nilüfer Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen organizasyonlar köye canlılık katarken, köy kendi ruhunu kaybetmeden ayakta kalmayı başarır. Fotoğrafçılar için renklerin cenneti, gezginler için nefes molası, düşünenler içinse düşüncelerini dinlendirecek bir çağrıdır Misi. Hiçbir yere benzemeyen maneviyatı vardır.