Yıldız Sarayı
Yıldız Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, özellikle Sultan II. Abdülhamid zamanında devletin merkezî idare merkezi olmuş, saray hayatının Topkapı ve Dolmabahçe'den sonra taşındığı üçüncü büyük merkezdir. Beşiktaş ile Ortaköy arasında, Boğaz’a hâkim bir tepeye kurulu olan bu saray, adını eskiden bölgede bulunan Yıldız Kasrından alır.
Sarayın temel yapıları 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmeye başlanmış, II. Abdülhamid’in 1877’den itibaren Dolmabahçe’yi güvenlik gerekçesiyle terk etmesiyle birlikte Yıldız Sarayı, padişahın hem konutu hem de devleti yönettiği yer hâline gelmiştir. Özellikle dönemin iç ve dış tehditleri göz önüne alındığında, Yıldız’ın yüksek konumu, içe kapalı yapısı ve korunaklı mimarisi bu tercih için oldukça uygundu.
Yıldız Sarayı, klasik bir Osmanlı sarayı planından farklı olarak çok sayıda köşk, kasır, bahçe, atölye, tiyatro, saat köşkü ve camiden oluşan bir saray kompleksidir. Ana yapılar arasında Büyük Mabeyn Köşkü, Şale Köşkü, Harem Dairesi ve devlet işlerinin yürütüldüğü idari yapılar yer alır. Şale Köşkü, içindeki Avrupa’dan getirtilmiş eşyalar ve Hereke halılarıyla sarayın en dikkat çekici bölümlerindendir. İsviçre Alplerindeki av köşklerini andıran bu yapı, yabancı devlet adamlarının kabulü için de kullanılmıştır.
Yıldız Sarayı II. Abdülhamid’in kültür ve zanaatla olan ilgisini yansıtan bir sanat ve üretim merkeziydi. Sarayın içinde matbaa, marangozhane, çini atölyeleri ve tiyatro salonu bulunuyordu. Hatta padişahın kendi elleriyle yaptığı mobilya ve süs eşyaları bu yapılarda sergilenmiştir.
Cumhuriyet döneminde bir süre askerî kullanım ve protokol amaçlı işlevler gören Yıldız Sarayı, günümüzde bir kısmı müze olarak düzenlenmiş, bir kısmı ise devlet organizasyonlarında kullanılmaya devam etmektedir.