İçimizdeki Tanığın Sesi
İnsan, varoluş yolculuğunda sürekli olarak kendini keşfetme ve anlamlandırma çabası içindedir. Toplum içinde yer edinme, kabul görme ve beğenilme ihtiyacı, insanoğlunun sosyal doğasının bir yansımasıdır. Ancak bu ihtiyaç, bazen bireyin kendine dair algısını yalnızca dışarıdan gelen geri bildirimlere bağımlı hale getirebilir. Bireyin gelişimi, genellikle başkalarının ona sunduğu tepkiler ve geri bildirimler aracılığıyla şekillenir. Bir sanatçı eserini sergilediğinde, bir bilim insanı teorisini sunduğunda veya bir birey düşüncelerini paylaştığında, doğal olarak karşılık görmek ister. Bu karşılık, motivasyonu besler ve insanın ilerlemesini sağlar. Ancak dış dünyaya bağımlı bir değer algısı, kişinin kendi içsel tatminini yitirme riskini taşır. Özgüven ve kendini gerçekleştirme, dış övgülere muhtaç olmadan da var olabilir. Asıl mesele, bireyin kendi değerini dış dünya olmadan da görebilmesi ve hissedebilmesidir. Gerçek tatmin, dış onay bağımlılığından kurtulup, kendi varoluşunu anlamlı bir şekilde yaşayabilmekle mümkündür. Kendi gelişimini başkalarının gözünden değil, içsel bir rehberlikle yönlendirmek, belki de en büyük özgürlüktür. Çünkü insan, yalnızca başkalarının beklentilerine uymak için değil, gerçekten anlamlı ve özgün bir yaşam sürmek için vardır.