30 Aralık 2024 Pazartesi

Yılmaz Öztuna / Kanuni Sultan Süleyman Kitabı Hakkında



Yılmaz Öztuna’ya göre Kanûnî Sultan Süleyman, Osmanlı tarihinin hem siyasî hem askerî bakımdan en parlak hükümdarlarından biridir. Devlet idaresi ve diplomasi sanatında Fatih Sultan Mehmed’in seviyesine yaklaşmış, askerlik dehası bakımından ise Fatih ve Yavuz Sultan Selim’den sonra üçüncü sırada yer almıştır. Gerçekten de Kanûnî dönemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasî, askerî ve kültürel bakımdan zirveye ulaştığı bir çağdır. Onun döneminden sonra imparatorluk yaklaşık yarım asır daha genişlemeye devam etmiş, ancak bu görkemli yükselişin ardından duraklama dönemi başlamıştır.

Kanûnî’nin yaşadığı çağda dünya siyaseti büyük bir dönüşüm içindeydi. Avrupa’da Reform hareketleri filizleniyor, Amerika’nın keşfiyle yeni ekonomik merkezler doğuyordu. Bu büyük fırtınalar arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun karşısındaki en güçlü rakip, Batı’da İspanya olmuştur. İspanya Kralı ve aynı zamanda Kutsal Roma-Germen İmparatoru olan Charles Quint (Şarlken), Kanûnî’nin batıdaki en kudretli muhatabıdır. Doğuda ise Safevî Devleti, özellikle Şah İsmail ve ardından Şah Tahmasb dönemlerinde Osmanlılar için ciddi bir askerî ve mezhep temelli tehdit oluşturmuştur. Böylece Kanûnî, iki cephede de devrinin en güçlü hükümdarlarıyla mücadele etmiştir.

Öztuna, Kanûnî’nin deniz siyasetine de büyük bir takdirle yaklaşır. Onun döneminde Osmanlı deniz gücü, Akdeniz’in hâkim kuvveti hâline gelmiştir. Bu başarıda, padişahın liyakate verdiği önemin payı büyüktür. Barbaros Hayreddin Paşa gibi tarihin en büyük denizcilerinden birini kaptan-ı derya yapması, devlet adamı seçimindeki isabetin göstergesidir. Barbaros’un yetiştirdiği Turgut Reis ve Salih Paşa gibi denizciler, Osmanlı deniz kudretini Cebelitarık’tan Hint Okyanusu’na kadar taşımışlardır. Böylece Kanûnî devrinde kara ordusunun yanında deniz gücü de bir imparatorluk kuvvetine dönüşmüştür.

Ancak bu ihtişamın gölgesinde bazı hatalar da göz ardı edilmemelidir. Öztuna’ya göre Kanûnî devri yalnızca zaferler, hukuk reformları, sanat ve bilimin gelişmesiyle değil; aynı zamanda gelecekteki zayıflamanın temellerinin atılmasıyla da anılmalıdır. Özellikle saray çevresindeki entrikalar, Şehzade Mustafa’nın trajik ölümü gibi iç politikada güveni sarsan olaylar, devlet yönetiminde kalıcı izler bırakmıştır. Ayrıca İran seferlerinde askerî kaynakların yıpranması, Avusturya cephesinde kalıcı bir üstünlüğün sağlanamaması ve bürokraside giderek artan rüşvet eğilimleri, bu mükemmel görünen devrin karanlık yönlerini oluşturur.

Yine de Kanûnî Sultan Süleyman, “Muhteşem Süleyman” unvanını yalnızca kazandığı savaşlarla değil, aynı zamanda kurduğu hukuk düzeni ve dünya siyasetinde bıraktığı saygınlıkla hak etmiştir. Onun devri, Osmanlı’nın hem kudretinin hem de insanî idare anlayışının zirve noktası olarak tarihte eşsiz bir dönemdir.

2 Kasım 2024 Cumartesi

Kütahya Domaniç Tarihi Gezisi

Kütahya Domaniç Gezisi

Ebe Hatun Türbesi

Anadolu Selçuklu Devleti'nin uç beyliğini alan Kayı Boyu Domaniç'i yaylak olarak kullanmaya başlamıştır. Ebe Hatun Ebe Çamlığı adı verilen yerde bir çadır hastanesi kurar. Aşiret Domaniç yaylasına geldiği zaman hamile kadınlar, doğum yapmasına az zamanı kalanlar veya doğum yapmış kadınlar Ebe Hatun'a başvururlar ve çadır hastanesinde tedavi görürler, bakımları gerçekleşir. Ebe Hatun insanlara yol gösteren, sözü dinlenen, hikmetli bir kadındır. Rivayete göre Osmangazi'nin annesi Halime Hatun Ebe Çamlığı'nda doğum yapmış ve Osman Gazi'yi burada kucağına almıştır.

Ebe Hatun yayladan topladığı şifalı otlarla kadınlar ve bebekleri için lohusa şerbeti yapar, onlara içirirdi. Hayatını kadınların ve çocukların bakımına adamış bir eren kadındır. 





Mızık Çamı

Karakeçili Yörükleri bir rivayete göre göç zamanında Mızık Çamının altına gelir günlerce kalırlarmış. Hayme Ana bu çamın dallarına salıncak kurar ve torunu Osman Gazi'yi avuturmuş. Mızık Çamı 743 yaşında 11 metre boyunda, 1.5 metre çapındadır. Mızık Çamı 1987 yılında devrilmiş ve anıt ağaç olarak tescil edilmiştir. 












 Haymana (Hayme Ana Türbesi)

Hayme Ana Türbesi Osmanlı Devleti'nin kurucu atası olan Ertuğrul Gazi'nin annesine aittir. II. Abdülhamit Domaniç'e bir heyet göndererek ninesi Hayme Ana'nın mezar yerini tespit ettirmiştir. Türbe ilk olarak resmi bir törenle açılmış ve türbenin bakım ve korunma işi de Yakupoğullarına verilmiştir.  Hayme Ana'nın mezarını bulmak için görevlendirilen kişiler Domaniç'e geldiklerinde Çarşambalı bir köylü evinde dedesinden kalma deri üzerine yazılı bir belgeyi yetkili kişilere verir. Deri üzerine yazılmış belgede Hayme Ana'nın mezarının Çarşamba köyünde olduğu yazılıdır. Köydeki bütün yatırlar incelenir ve Hayme Ana'nın olduğuna inanılan mezar işaretlenir. Bulunan mezar türbe hâline getirilir.

Kayı Boyu Bozkır kültürüne bağlıdır dolayısıyla onlar için konar göçerlik ve çadır önemlidir. Hayme Arap dilinde çadır manasına geldiğine göre Çadır Anası anlamına gelen Hayme Ana oğlu Ertuğrul Gazi'yi ve torunu Osman Gazi'yi yetiştirerek Osmanlı Devleti'nin kuruluş temelini atan kişidir. Ondan dolayıdır ki Türk milleti devletini Devlet Ana olarak da anmaktadır. Yapılan son araştırmalar neticesinde Hayme Ana'nın Gündüz Alp'in karısı olduğuna kesin gözle bakılmıştır. Ertuğrul Gazi'nin babası, Gök Alp'in oğlu Gündüz Alp'tir. 

Hayme Ana eşi Gündüz Alp öldükten sonra da obasını idare etmiş ve yönetmiş biridir. Hayme Ana Türk kadının sembolüdür ve adaleti, cesareti, güçlü kişiliği temsil etmektedir. 

Hayme Ana Türbesi'nin bahçesinde bulunan müzeyi de gezip, gördük.

















Karacabey Longoz Ormanları

Karacabey Longoz Ormanları

Karacabey Longozu, Türkiye’nin en dikkat çekici sulak alan ekosistemlerinden biridir. Susurluk Irmağı, denize dökülmeden önce geniş bir düzlükte akışını yavaşlatır. Bu noktada deniz dalgalarının biriktirdiği kum seti, ırmağın denize ulaşmasını engeller. Denize dökülemeyen suyun çevreye yayılmasıyla Kocaçay Deltası ve Karacabey Longozu oluşur. Bu doğal süreç, alanı sürekli değişen bir su-orman dengesi hâline getirir. Bu nedenle Karacabey Longozu, halk arasında “Su Basar Ormanı” olarak da bilinir.

Longoz, çeşitli canlı türleriyle zengin bir yaşam alanıdır. Ak pelikan, kara leylek, kuğu ve flamingo gibi kuş türleri burada görülür. Ayrıca nesli tükenme tehlikesi altındaki yaban mandaları da bu bölgenin simgesel canlılarındandır. Biz ormanı ziyaret ettiğimizde yerli inekler, keçiler ve koyunlarla karşılaştık; ayrıca mandaları yakından gözlemledik. Bölgede deltadaki su kaynaklarından yararlanan küçük ölçekli alabalık çiftliklerine de rastladık.

Karacabey Longozu, bitki örtüsü bakımından da oldukça çeşitlidir. Maki florasının yanı sıra dişbudak, karaağaç, kızılağaç ve söğüt türleri ormanda geniş yer kaplar. Ağaç gövdelerine dolanan sarmaşıklar, ilkbaharda açan nilüfer çiçekleriyle birlikte longozu görsel bir şölene dönüştürür. Özellikle suyun yükseldiği bu mevsimde, ormanın güzelliğiyle birleşen kuş sesleri bölgeye büyüleyici bir atmosfer kazandırır.

İlkbahar aylarında bu eşsiz manzarayı yeniden görmek ve longozun değişen yüzüne tanıklık etmek istiyorum.



























Kara Kentin Kahkahası

Ah Tanrım, ne solgun diye mırıldanırdı papaz acı çekiyor gibi görünen şu kadının kahkahası Çoktan yanıp kül olmuş kara kentin iti kopuğu...