Osmanlı’da
Resm-i Arûs: Feodal Bir Geleneğin Vergisel Sureti
Osmanlı İmparatorluğu’nun
hukuk ve maliye sistematiği, devletin iktisadî çıkarlarını değil, toplumsal
hiyerarşiyi, cinsiyet rejimini ve mülkiyet ilişkilerini yansıtan karmaşık bir
örüntü sunar. Bu örüntü içinde, düğün ve evlilik gibi özel yaşam alanlarına
temas eden vergi türleri de yer alır. Onlardan biri olan resm-i arûs,
kadınların evlenmesiyle doğrudan bağlantılı, feodal karakter taşıyan bir
evlilik vergisidir. Arapça kökenli arûs kelimesi, gelin anlamına
gelmekle birlikte, bazı Arap lehçelerinde güvey anlamında da kullanılır.
Ancak Osmanlı’da bu kavram, gelin üzerinden alınan ekonomik bir hakkı ifade
eder: evlilik öncesinde alınan, evlilikle birlikte hane değişimi yaşayan
kadınlar üzerinden tımar sahibine ödenen bir geçiş bedelidir.
Resm-i arûs, Osmanlı
kanunnâmelerinde resm-i arûs, arûsiyye, arûsâne adlarıyla geçen bir zuhûrata
bağlı bâd-ı hevâ vergisidir. Yani olay bazlı, düzensiz ama süreklilik arz
eden toplumsal faaliyetlere dayalıdır. Bu yönüyle, örfî hukukun bir
uzantısıdır. Vergi, toprağın tasarruf hakkına sahip olan timar, zeâmet veya
has sahibine aittir. Nikâh sırasında kadı tarafından alınan resm-i nikâh
ile karıştırılmamalıdır; zira nikâh resmi, evliliğin şer‘î tesciline ilişkin
olarak kadı tarafından tahsil edilen ayrı bir vergidir. Resm-i arûs ise, daha
çok evliliğin toplumsal ve iktisadî dönüşümüyle ilgilidir.
Resm-i arûs’un kökenleri
yalnızca İslam geleneği veya Türk-İslâm vergi sistemine indirgenemez. Özellikle
Balkanlar, Doğu Anadolu ve Memlük topraklarından intikal eden
uygulamalar dikkate alındığında, bu verginin Avrupa Orta Çağ
feodalitesindeki ‘‘ilk gece hakkı’’ uygulamalarıyla işlevsel
benzerlikler taşıdığı görülür.
Batı Avrupa’da, özellikle
11. ve 13. yüzyıllar arasında, senyörlerin tebaaları üzerinde sözde bedensel
hak iddialarında bulunduğu ‘‘ilk gece hakkı’’ mitolojik bir karakter taşımakla
birlikte, bunun pratik karşılığı çoğu zaman parasal bir bedeldi. Bu
bedel, senyörün ‘‘o hakkından feragat etmesi’’ karşılığında alınan bir tür
evlenme izni vergisiydi. Formariage adı verilen bu uygulama, köylülerin senyör
izni olmadan evlenememesi ilkesine dayanıyordu.
Osmanlı’da ise resm-i
arûs, benzer bir anlayışla evlilik yoluyla hane değiştiren kadının, yaşadığı
toprağın tasarrufçusu tarafından ‘‘kayıp iş gücü’’ ya da ‘‘nüfus devri’’ olarak
görülmesinin karşılığıydı. Dolayısıyla, toprağa bağlı emeğin hareketi,
ekonomik bir hak olarak vergilendiriliyordu. Bu yönüyle arûs resmi, Batı’daki
uygulamayla hem toplumsal işlev hem ideolojik mantık bakımından örtüşür,
ancak Osmanlı'da uygulama tamamen parasal ve semboliktir.
Resm-i arûs’un miktarı,
kanunnâmelerde gelinin durumu, dini kimliği ve bölgesel teamüllere göre
belirlenmiştir. Müslüman bakire kızdan 60 akçe, Müslüman dul kadından (seyyibe)
30 akçe, gayrimüslim bakire kızdan (zimmiyye) 45 akçe, gayrimüslim dul kadından
(bîve) 20 akçe alınırdı. Fakir reayadan ise bu miktarların yarısı tahsil
edilirdi.
Bazı bölgelerde rakamlar
daha da değişkendir. Örneğin Bozok Sancağı’nda bir kız kendi boyundan
bir erkekle evlenirse 100, başka bir boydan biriyle evlenirse 200 akçeye kadar
resm-i arûs alınabiliyordu. Ancak bu oranlar zamanla azaltılmış, 60 ve 30 akçe
gibi standartlara oturtulmuştur. Konar-göçer Türkmenler arasında bu
vergi, kimi zaman bir koyun ya da davar olarak ödenmekteydi. Bu gibi
topluluklar vergiyi, bağlı oldukları merkeze öderlerdi.
Kanunnâmelerde bu
verginin kimin tarafından ödeneceği net biçimde belirtilmemiştir. Ancak tahsil
yetkisi çok açık bir şekilde düzenlenmiştir:
Timar köylerinde vergiyi
sipahi, zeâmet ve has köylerinde zeamet veya has sahibi, vakıf köylerinde
mütevelli, mâlikâne-divanî köylerde divanî pay sahibi, özel askerî sınıflarda
(eşkinci, doğancı, şahinci) ise ilgili zümrenin reisi tahsil ederdi.
Ayrıca askerî hiyerarşiye
bağlı olarak, sipahi kızlarının arûs resmi sancak beyine, sancak beyi
kızlarınınki beylerbeyine, beylerbeyi kızlarınınki ise doğrudan padişah
adına hazineye aktarılırdı.
1839’da ilan edilen Tanzimat
Fermanı (Gülhane Hatt-ı Hümâyunu), Osmanlı hukuk sisteminde bireyin devlet
karşısındaki statüsünü yeniden tanımlamış; bu bağlamda feodal tasarruf
hakları kaldırılmış, örfî vergiler tasfiye edilmiştir. Resm-i arûs da bu
süreçte yürürlükten kaldırılmış ve yerine modern bürokratik düzenlemeye uygun
bir uygulama olan izinnâme harcı getirilmiştir.
Bu yeni düzene göre,
evlenmek isteyen bireyler kadıya başvurarak evlenmeye engel olmadığını
belgeleyen bir izin yazısı almakla yükümlüydü. Bu belge için, bakire kızlardan
10, dul kadınlardan 5 kuruş alınması kararlaştırılmıştır. Böylece feodal
beylerin hane içi kararlar üzerindeki iktisadî otoriteleri sona erdirilmiştir.
Resm-i arûs, bir yönüyle
Osmanlı maliyesinde küçük bir kalem olarak görünse de, aslında toprak
düzeni, kadın emeği ve mülkiyet ilişkileri üzerine bir tarihsel veri sunar.
Kadın, yalnızca bir aileden diğerine geçen birey değil; aynı zamanda toprakla
özdeşleşmiş bir nüfus birimi, ekonomik bir değer, vergilendirilebilir bir geçiş
nesnesi olarak tanımlanır.
Bu vergi, tarihsel
bağlamı içinde bir tür feodal hukuk kalıntısı olarak okunabilir.
Tanzimat reformlarıyla birlikte ortadan kaldırılması, Osmanlı toplumunun birey
merkezli, merkezîleşmiş bir hukuk anlayışına geçişinin simgesel adımlarından
biri olmuştur. Bugün, resm-i arûs’un izini sürmek, Osmanlı vergi hukukunu,
cinsiyet, toprak ve iktidar ilişkilerini anlamak açısından da önemli bir
girişimdir.
TDV İslam Ansiklopedisi: Resm-i Arûs, Nikâh, Örfî Vergi maddeleri esas alınarak okunmuş, incelenmiş ve yorumlanmıştır.