Atatürk ve Anzaklar adlı eser, Mustafa Kemal
Atatürk’ün 1934 yılında Çanakkale’de şehit düşen yabancı askerler için
söylediği ünlü ve insancıl sözlerin hikâyesini, bu sözlerin nasıl ortaya
çıktığını ve resmî olarak nasıl belgelendiğini anlatır. Olaylar, tamamen bir
tesadüf sonucu başlar. Avustralya’nın Queensland eyaletinde, Brisbane kentinde
Anzaklar tarafından yaptırılan “Gelibolu Onur Çeşmesi”ne Atatürk’ün bu
sözlerini yazıt olarak eklemek isteyen bir grup, Türkiye’den sözlerin resmî
belgesini talep eder.
Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de Türklerle savaşan
Avustralyalı ve Yeni Zelandalılara “Anzak” denir. Kitap, Anzakların Türk
askerinin mertliğine, cesaretine ve soyluluğuna duyduğu hayranlığı, bu
hayranlığı her fırsatta dile getirdiklerini vurgular. 1977 yılında Lüleburgazlı
öğretmen Tahsin Özeken, savaş alanlarını gezerken yaşlı bir Avustralyalı
subayla tanışır. Sohbet sırasında ona, Atatürk’ün Anzak askerleri için
söylediği sözleri aktarır ve not aldırır. Subay bu ifadelerden derinden
etkilenir; ülkesine döndüğünde Anzaklar Derneği’nde yüksek sesle okur. Bu olay,
Anzak yetkililerinden Alan J. Campbell’ın Türkiye’den sözlerin resmî belgesini
istemesine yol açar.
İlk başta “Eceabad Kılavuzu” gibi yerel yayınlarda bu
sözlere rastlanmaz. Fakat yapılan araştırmalar, bu sözlerin 1934’te İçişleri
Bakanı Şükrü Kaya’nın Çanakkale ziyareti sırasında, bizzat Atatürk tarafından
kendisine verilen bir metin olarak okunduğunu ortaya çıkarır. Kitap, Atatürk’ün
bu konuşma için Şükrü Kaya’ya nasıl yön verdiğini de aktarır. Önceleri sadece
Türk şehitlerini anmayı düşünen Kaya’ya, Atatürk şu şekilde seslenir: Dünyaya
hitap edercesine konuşmalı, Çanakkale’de yalnız Türk şehitleri değil, bu
topraklara kanlarını döken tüm kahraman askerler de hürmetle anılmalıdır. Kaya,
bu isteği layıkıyla yerine getiremeyeceğini söyleyince Atatürk, ona uzun bir
metin verir.
O metinde yer alan ve bugün dünya çapında tanınan sözler
şunlardır:
“Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken
kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız… Evlatlarınız, bizim
bağrımızdadır… Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim
evlatlarımız olmuşlardır.”
Şükrü Kaya’nın Çanakkale’de okuduğu bu metin, gazeteciler
tarafından kaydedilir ve kısa sürede dünyaya yayılır. 1978’de kitabın yazarı,
elde ettiği bilgileri Alan J. Campbell’a iletir. Aynı dönemde Türkiye’nin
Avustralya Büyükelçisi Baha Vefa Karatay’ın konuşmasında da Anzaklarla kurulan
dostluk özellikle vurgulanır.
Bu anlatı, bir tarihî belgenin izini sürerken aynı zamanda savaş sonrasında barışın ve dostluğun nasıl güçlenebileceğini gösterir. Atatürk’ün sözleri, düşmanlıkların unutulması ve insanlık duygusunun öne çıkması açısından evrensel bir değer taşır.