Zeyniler
Köyü Bursa Feride’nin Ayağının Değdiği Yer
Uludağ’ın eteklerinde,
Bursa’nın Yıldırım ilçesine bağlı bir köy düşünün. Eski taş yolların kıvrılarak
ulaştığı, çam ve kestane ağaçlarıyla çevrili küçük bir yerleşim burası. Bugün
Teleferik Mahallesi’nden daha yukarıda, geçmişte ise yalnızca keçi yollarıyla
varılan bu köy, Türk edebiyatında unutulmaz bir yere sahiptir. Çünkü burası,
Reşat Nuri Güntekin’in kaleminden doğan Feride’nin Anadolu’daki ilk durağıdır.
Romanın ve gerçek tarihin sayfalarında da bu köyün bir izi vardır.
Zeyniler, 19. yüzyılda
Bursa’ya göç eden Ahıska Türkleri tarafından kurulmuştur. Ancak köyün adı daha
da eskilere dayanır. Osmanlı’nın ilk dönemlerinde bu çevrede faaliyet gösteren Zeyniye
Tarikatı’nın adı köye yansımıştır. Bu manevi hisler ve doğayla iç içe hâl,
belki de Feride karakterine ruh kazandıran arka planı oluşturur.
Reşat Nuri Güntekin’in
yolu Zeyniler’e 1917’de düşer. O yıllarda Bursa Erkek Lisesi’ne Fransızca
öğretmeni olarak atanmış, aynı zamanda Işıklar Askerî Lisesi’nde de ders
vermektedir. Gençtir, içinde kıpır kıpır bir gözlem isteği taşır. Kâh tiyatroya
gider, kâh Bursa sokaklarını dolaşır. Derken bir gün, köyün üst taraflarında,
halkın ‘‘Seyir Tepe’’ dediği yere varır. Elinde bir defter, gözünde uzaklara
dalmış bir bakışla, çevredeki çocukların ilgisini çeker. Onların arasında ise
biri farklıdır: Yedi sekiz yaşlarında, çevik, hazır cevap, dikkatli bir kız
çocuğu. Adı Feride Özkaya’dır.
Reşat Nuri, onu bir ağaca
tırmanmış hâlde görünce seslenir: “Çalıkuşu, düşeceksin, in aşağı.” Ve belki o
an, edebiyatımızda Feride’nin ilk kıvılcımı çakar.
Bu karşılaşmanın gerçekliği, Feride Özkaya’nın yeğeninin yıllar sonra yaptığı anlatımla ortaya çıkar. Elbette Çalıkuşu karakteri yalnızca bu çocuğa indirgenemez; Feride, çok sayıda gözlem, duygu ve hayalin birleşiminden doğar. Ancak Zeyniler Köyü, bu hayalin ete kemiğe büründüğü yerdir. Romanın Feride’si, öğretmen olarak ilk tayinini bu köye alır. Okulsuz, yolsuz, yabancılara kapalı bir dağ köyünde, İstanbul terbiyesiyle yetişmiş bir genç kadının ayakta kalma çabası başlar. Feride’nin direnci, idealizmi ve yalnızlığı burada billurlaşır.
Zeyniler, romanda uzun
bir bölümde anlatılmaz, fakat karakterin ruhsal çatısının örüldüğü en somut
mekândır. Feride, burada şehirli yanıyla köylü gerçeklik arasında sıkışır. Ne
tamamen dışlanır, ne tam anlamıyla kabul edilir. Öğretmenlik yaptığı kısa süre
içinde bu yabancı coğrafyayla arasına bir bağ kurar, yalnız hayat onu başka
yerlere sürükleyecektir.
Zeyniler bugün küçük bir
mahalle olarak yaşamını sürdürüyor. Ancak tabelalarda hâlâ ‘‘Çalıkuşu Köyü’’
olarak anılır. Reşat Nuri’nin bıraktığı bu iz, yalnızca romanla sınırlı
kalmamış, Bursa’nın kültürel kimliğine de sinmiştir.
Bir
Kültürel Sembol Olarak Feride
Reşat Nuri Güntekin’in
Çalıkuşu adlı romanındaki Feride karakteri, Cumhuriyet öncesi ve erken
Cumhuriyet döneminde kadına biçilen rolleri hem taşıyan hem de bu rolleri
aşmaya çalışan bir figür olarak karşımıza çıkar. Fransız mürebbiyelerle
yetişmiş, şehirli, eğitimli, kültürlü bir kadın profili sunar. Aynı zamanda
toplumsal geleneklerle, aile baskısıyla ve aşk ile meslek arasındaki
çatışmalarla da mücadele eder. Bu çelişkili yapı, onu kültürel bir sembol
hâline getirir. Kadınların Feride’yle özdeşleşmesi bu noktada anlam kazanır.
Çünkü Feride hem tarihsel bağlamda modern kadın fikrinin bir yansımasıdır hem
de bireysel seçimlerinin sorumluluğunu üstlenen bir karakter olarak dönemin
kadın okurları üzerinde derin bir etki bırakmıştır.
Çalıkuşu lakabı ise
doğrudan doğayla ilişkilidir. Bu isim; sürekli hareket hâlinde olan küçük bir
kuştan gelir. Bu kuşun adı, dönemin halk anlatılarında da geçer ve genellikle
özgürlüğüne düşkün, ele avuca sığmaz kişilikler için kullanılır. Feride’ye bu
ismin verilmesi, onun toplumsal kalıplara uymayan mizacını anlatmak için
kültürel olarak oldukça yerindedir.
İlginç olan ise, bu
karakterle yalnızca kadınların değil, erkeklerin de zaman zaman
özdeşleşmesidir. Bu durum ilk bakışta şaşırtıcı gibi görünse de, aslında
oldukça yapıcı ve kültürel açıdan dikkat çekici bir özelliktir. Erkeklerin
Çalıkuşu kimliğini benimsemeleri, kalıplaşmış erkeklik normlarının dışında bir
hassasiyet geliştirdiklerini gösterir. Bu hassasiyet, eril iktidar anlayışına
yaslanmadan da güçlü olunabileceğini düşünen, bireysel duruşa değer veren bir
bakış açısına işaret eder.
Toplumun uzun süre
erkeklere yüklediği güçlü, duygusuz, kararlı ve sessiz kalıpları, Çalıkuşu’nda
kendini gören erkekler kırmış olur. Onlar için Feride’nin içsel çatışmaları,
kararsızlıkları, duygularını bastırmadan yaşayabilmesi bir örnek teşkil eder. Bu
özdeşleşme, kültürel kodlarla da hesaplaştığını gösterir.
Bu anlamda Feride’yle
özdeşleşen erkek figürü, bireyci, özgürlükçü ve hassas bir duruşun temsilcisi
olarak okunabilir. Çalıkuşu ismi onlar için bir lakaptan öte, alternatif bir
yaşam tarzının, farklı bir kişilik yapısının sembolüne dönüşür. Bu da hem
edebiyatın gücünü hem de toplumsal dönüşümün birey üzerindeki etkisini ortaya
koyar.
Zeyniler, Bursa’nın
doğusunda, Uludağ’ın eteklerine yaslanmış eski bir yerleşim yeridir. Bugün
idari olarak Yıldırım ilçesine bağlı bir mahalle statüsünde olsa da, geçmişte
köy niteliği taşıyan bu yerleşim, hem doğal yapısı hem de tarihsel izleriyle
dikkat çeker.
Köyün adı, Zeyniyye
Tarikatı ile bağlantılıdır. Bu tarikat, 14. yüzyılda yaşamış olan Zeynüddin
Hafi’nin kurduğu, tasavvufi çizgisi Halvetiyye ile benzerlik taşıyan bir yapıya
sahiptir. Osmanlı’nın ilk dönemlerinden itibaren özellikle Batı Anadolu’da ve
Bursa civarında etkili olmuştur. Zeyniler adı da büyük olasılıkla bu tarikata
mensup dervişlerin ya da müritlerin bu bölgede yerleşik hâle gelmesiyle
anılmaya başlanmıştır. Böylece köyün adı, dini ve kültürel bir geçmişin
taşıyıcısı olmuştur.
Zeyniler’in bugün yaşayan
halkının önemli bir kısmı Ahıska Türkleri’dir. Ahıska Türkleri, 19. yüzyılda
Çarlık Rusyası’nın Kafkasya’ya yönelik baskıcı politikaları sonucunda Osmanlı
topraklarına göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu göç dalgasının bir bölümü de
Bursa’ya ulaşmış, yerleşim için Uludağ’ın eteklerinde stratejik ve tarıma
elverişli yerler tercih edilmiştir. Zeyniler de bu tercihlerden biridir. Ahıska
Türkleri burada hem tarım ve hayvancılıkla uğraşmış, hem de kültürel
geleneklerini yaşatarak köyün sosyal dokusunu oluşturmuştur.
Köy, uzun yıllar boyunca
dışa kapalı, doğayla uyumlu bir yaşam sürmüştür. Geçmişte ulaşım zordur, yollar
dardır. Ancak bu zorluklar, köyün kendi içine dönük kültürel yapısını
güçlendirmiştir. Aile bağları kuvvetli, komşuluk ilişkileri sıkıdır. Düğünler,
bayramlar, cemiyetler geleneksel Ahıska örflerine uygun biçimde sürdürülmüştür.
Bugün bile Zeyniler’de halkın bir kısmı bu gelenekleri yaşatmaya devam eder.
Cumhuriyet döneminde köy,
eğitimle ve okulla daha sıkı ilişki kurmaya başlamıştır. Özellikle 20. yüzyılın
ortalarında Bursa ile bağlantı yollarının iyileşmesiyle birlikte şehirle daha
yakın bir ilişki kurulmuştur. Ancak yine de Zeyniler, Uludağ’ın doğasına
yaslanmış, dinginliğini ve içtenliğini koruyan nadir yerlerden biri olmaya
devam etmektedir.