HAMİDİYE TARIM LİSESİ BURSA: BİR ZİRAAT İDEALİNİN ZAMANLAR ÜSTÜ
HAFIZASI
Hamidiye Ziraat Mektebi, 1891 yılında Sultan II. Abdülhamid’in doğrudan himayesinde kurulduğunda bir teknik okul olarak toprağın devlet zihninde yeniden anlam kazandığı bir kalkınma projesinin parçasıydı. Tanzimat’tan sonra giderek ivme kazanan modernleşme çabaları içinde, tarımın ekonomik bir faaliyet alanı olarak sosyal düzenin temel taşı olduğu fikri güçlenmiştir. Sanayileşmenin geciktiği ve kırsal yapının egemenliğini koruduğu Osmanlı coğrafyasında, II. Abdülhamid, köylüyü modern bilgiyle buluşturarak hem üretkenliği artırmak hem de merkezi idareyi güçlendirmek istemiştir. Bu amaçla kurulan ziraat mektepleri içinde Bursa’daki Hamidiye, hem sembolik hem de işlevsel anlamda merkezî bir yere sahiptir.
Bursa, payitaht ya da tarihsel katmanların birikimiyle öne
çıkan bir şehir olarak, Osmanlı tarım kültürünün ve bağ-bahçe medeniyetinin
kodlarını taşıyan bir coğrafyadır. Hamidiye Ziraat Mektebi'nin bu topraklarda
inşa edilmesi, Yeşil Bursa'nın verimli toprakları, Uludağ’dan süzülen kaynak
suları ve kadim bağcılık geleneği; bu okulun bir eğitim kurumu, tarım
laboratuvarı, bir medeniyet okuluna dönüşmesini sağlamıştır. Mektebin geniş
arazisi, uygulama bahçeleri, seraları ve hayvancılık alanları, bilgiyi toprağa
temas ettiren bir eğitimin taşıyıcısı olmuştur.
Hamidiye Ziraat Mektebi’nin eğitim modeli, dönemin klasik
medrese anlayışından oldukça farklıdır. Mektep; uygulamalı dersleri, gözleme
dayalı öğrenme biçimi, arazi üstünde doğrudan yapılan tarımsal çalışmalarla
pedagojik açıdan yenilikçi bir çizgi benimsemiştir. Öğrencilere tarım
teknikleri, iklim, toprak analizi, bitki hastalıkları, hayvan bakımı gibi
alanlarda temel bilimsel bilgiler de verilmiştir. Böylece ziraat, geleneksel
köylü bilgisi olmaktan çıkıp sistematik, kayıt altına alınan ve analiz
edilebilir bir bilgi alanına dönüşmüştür. Bu anlayış, Cumhuriyet döneminde
kurulan Ziraat Fakültelerinin temelini oluşturacak düşünsel birikimin
habercisidir.
Hamidiye Tarım Lisesi, Batı’dan aktarılan bilimsel
yöntemleri, yerli tarım bilgisiyle harmanlamaya çalışan bir sentez kurumudur. Osmanlı coğrafyasına özgü
üretim biçimleri ve mevsim döngüleri gözetilmiştir. Bu durum, Hamidiye’yi; Osmanlı
coğrafyasına uyarlanmış özgün bir eğitim laboratuvarına dönüştürmüştür. Böylece
modernlik ve yerellik arasında örnek teşkil eden bir denge kurulmuştur.
Cumhuriyet’in kurulmasından sonra, Hamidiye Ziraat Mektebi
yeni rejimin kalkınma hamlelerine entegre edilmiştir. Adı zamanla değişmiş; ''Tarım
Lisesi'', ''Ziraat Meslek Lisesi'' ve son olarak ''Hamidiye Mesleki ve Teknik
Anadolu Lisesi''ne dönüşmüştür. Ancak eğitim anlayışı köklü bir dönüşüm
yaşamamıştır. Cumhuriyet döneminde ''Köy Enstitüsü’'' ruhuyla benzeşen bu okul,
kırsal kalkınmanın taşıyıcısı olan öğretmen, teknisyen ve ziraatçılar
yetiştirmeye devam etmiştir. Tarımı bir hayat biçimi olarak benimseyen
kuşaklar, bu okulun bahçesinde yetişmiş, toprağın insanla kurduğu bağın ne
kadar derin ve dönüştürücü olduğunu orada öğrenmiştir.
Bugün Hamidiye Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Osmanlı’dan
günümüze taşınan bir tarım hafızasının canlı taşıyıcısıdır. Bursa’nın kalbinde
yer alan bu yapı, geçmişle geleceği birbirine bağlayan bir köprü gibi varlığını
sürdürmektedir. Mezunları toprağın hikâyesini bilen, yaşadığı çevrenin doğal
dengesine saygı duyan birer hafıza taşıyıcısıdır. Eğitim bahçeleri, arşivleri
ve uygulama alanlarıyla bu okul, geçmişin ve geleceğin de tarımsal vizyonuna
yön verecek potansiyele sahiptir.
Bahçeye yayılan oturma alanlarında insanlar dilediklerinde
dinlenebilir, yanlarında getirdikleri bir kitabı okuyabilir, arkadaşlarıyla
kahve içerek uzun uzun sohbet edebilirler. Bu alanlar, doğayla temasın
unutulmaya yüz tuttuğu modern kent yaşamı içinde, toprağa yakın bir teneffüs
imkânı sunar.
Daha da önemlisi, okulun kendi seralarında öğrenciler
tarafından yetiştirilen sebzeler, meyveler ve aromatik bitkiler, okul bahçesinde
bulunan işletmenin mutfağında değerlendirilerek menülere dâhil edilir.
Böylece orada yenilen öğün, emeğin, bilgeliğin ve toprağın birleşiminden doğan yaşayan
bir tarım pratiğinin somut sonucu hâline gelir. Ziyaretçiler, okulun kendi
üretimi olan ürünlerle hazırlanmış yemeklerin tadına bakarak hem öğrencilerin
emeğine ortak olur hem de geleneksel lezzetlerin modern yorumlarını deneyimler.
Bu bütünsel yapı, Hamidiye’nin yalnızca bir eğitim kurumu
olmadığını; yaşamla, üretimle, doğayla ve misafirlikle bütünleşen bir
kültürel alanı olduğunu gösterir. Bu yönüyle Hamidiye, tarımı kitap
sayfalarından çıkarıp gündelik hayatın içine yerleştiren; bilgiyi, toprakla
kurulan dostluğun içine işleyen bir örnektir.